بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فِي جَنَّٰتٖ يَتَسَآءَلُونَ ٤٠

Cennetlerdedirler. Sorarlar,

– İbni Kesir

عَنِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ٤١

Suçlulara;

– İbni Kesir

مَا سَلَكَكُمۡ فِي سَقَرَ ٤٢

Nedir sizi Sekar'a sürükleyen?

– İbni Kesir

قَالُواْ لَمۡ نَكُ مِنَ ٱلۡمُصَلِّينَ ٤٣

Derler ki: Biz, namaz kılanlardan değildik,

– İbni Kesir

وَلَمۡ نَكُ نُطۡعِمُ ٱلۡمِسۡكِينَ ٤٤

Yoksulu doyurmazdık,

– İbni Kesir

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ ٱلۡخَآئِضِينَ ٤٥

Dalanlarla birlikte biz de dalardık,

– İbni Kesir

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ ٤٦

Ve din gününü yalanlardık.

– İbni Kesir

حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلۡيَقِينُ ٤٧

Nihayet ölüm bize gelip çattı.

– İbni Kesir

فَمَا تَنفَعُهُمۡ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ ٤٨

Artık onlara, şefaatçıların şefaatı fayda vermez.

– İbni Kesir

فَمَا لَهُمۡ عَنِ ٱلتَّذۡكِرَةِ مُعۡرِضِينَ ٤٩

O halde bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?

– İbni Kesir

كَأَنَّهُمۡ حُمُرٞ مُّسۡتَنفِرَةٞ ٥٠

Ürkek yaban eşekleri gibi;

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu